Saya psikoloji Danışmanlık ve Eğitim Merkezi


Kanser ve Psikoterapi

Kanser... Kanser hayatınıza girdiğinde ilk aşamada ciddi bir kriz yaratır. Hem sizin için hem aileniz hem de çevrenizdekiler için. Yakınlarınızı ve sizi amansız bir telaş alır.
 ‘’Şimdi bana ne olacak?’’
‘’Ölecek miyim?’’
 ‘’Saçlarım dökülecek mi?’’
 ‘’Çocuklarım, eşim, evim, işim ne olacak?’’
‘’Anneme/babama ne olacak?’’
 ‘’ Onu kaybedecek miyim?’’
‘’Bu süreçte ona nasıl davranmalıyım?’’
‘’Kendi duygularımı nasıl kontrol edebilirim?’’
Ve bunlar gibi yüzlerce soru.
Kanserin tedavisinde kullanılan kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi müdahaleler düşünüldüğünde yukarıda sorulan soruların haklı nedenlere dayandığını söyleyebiliriz. Ancak ‘‘Niçin ben?’’, ‘’Niye şimdi herşeyi tam yoluna koymuşken?’’ gibi bizi duygusal olarak yoran, tedavi sürecine herhangi bir olumlu katkısı bulunmayan sorular da durumu kabullenmeye çalışırken sorduğumuz sorular arasındadır.
Kanser sonrasında iyileşen hastaların yorumlarına baktığımızda ‘’ Bu hastalık bana çok şey öğretti, artık hiç bir şey için endişelenmiyorum, eskiden herşeyi dert ediyormuşum şimdi hayatın tadını çıkarmaya bakıyorum. Bu hastalık beni bambaşka biri yaptı. Hayatı ve dünyayı çok daha başka görüyorum, üzerimden bir yük kalktı,  hayattan ve herşeyden keyif almayı öğrendim’’ gibi yorumlara da sıkça rastlarız.
Kanser hastalarının geçmiş yaşamları değerlendirildiğinde hayata dair ciddi zorlanmalar ve travmalar yaşadıkları, uzun süreli çeşitli stres etkenlerine maruz kaldıkları, kişilik yapısı olarak endişeli, kontrolcü ve ‘’ya hep ya hiç’’ tarzında düşünce kalıplarına sahip oldukları, yaşam olayları karşısında seçeneksiz ve çaresiz hissettikleri birçok durumun varlığı dikkati çeker.
Beden, beyin ve ruh ayrılmaz bir bütün… Ruhumuzdaki yaralar, duygusal dünyamızdaki çöküşler beynimizi ve bedenimizi etkiler. Kanserin ortaya çıkışında psikolojik etkenlerin rolü vardır. Ama en önemlisi duyguların, düşüncelerin, ruh halinin hastalığın seyrini ve tedaviye olan uyumunuzu etkilemesidir. Ruh hali hormonlar yoluyla bağışıklık sistemini olumsuz etkiler.
Yapılan araştırmalar dışa dönük, sosyalliği fazla olan, yaşama sevinci ve umut duygusuna sahip kimselerin kanserle ve tedavi sürecindeki olumsuz durum, duygu ve düşüncelerle daha iyi baş ettiklerini göstermektedir. Ne olursa olsun bu zorlu tedavi sürecinde daha ‘’İYİ HİSSETMEK’’ kişinin hakkıdır. Geçmişe ait duygusal yüklerden, geçmişi ayrıntılarıyla uzun uzun konuşmadan arınabilmek mümkün. Endişeden olabildiğince uzaklaşmak, geleceğe umutla bakabilmek, yaşama sevincini yüreğinizde hissetmek ve hayatla yeniden barış imzalamak mümkün. Kemoterapinin ve radyoterapinin olumsuz psikolojik etkileri ile başedebilmek mümkün.
Not 1 Kanserli hastaya psikoterapi yapmak kanseri iyileştirmek anlamına gelmemektedir. Psikolojik olarak kendinizi daha iyi hissetmeniz ve tedaviye uyumunuzun artması hedeflenir.
Not 2 Terapinizin en etkin şekilde düzenlenmesi amacıyla aile bireylerinizle de ayrıca görüşme yapılabilmektedir. Burada terapi süresinizin kısalması ve zamanda en etkili tekniklerin kullanılması hedeflenir.